top of page

Türkiye'de Türk Tercüman Kalmadı Mı?


Depremin üzerinden aylar geçti ve şu ana kadar iki şokun etkisinden kurtulamadım. İlki yıkım ve hâlâ beni terk etmeyen ölüm kokusu. İkincisi, tüm Suriyelilere yönelen dezenformasyon kampanyası sonucunda maruz kaldığım ırkçılık, deprem bölgesine yardım etmek için orada bulunan bir Suriyeli olarak hissettiğim çaresizlik ve aşırı korku. Bu hikâye neredeyse hepsini özetliyor. Antakya'da yaşamıyorum. Fakat depremin ardından kendi imkanlarımızla bir grup Suriyeli genç olarak yardım etmek için Antakya’ya gittik. Hiç beklemediğimiz şeyler oldu. Arkadaşlarım hırsız oldukları düşünüldüğünden dolayı bir grup kişi tarafından dövüldü. Bu kişiler yardım taşımak için kullandığımız arabalara zarar verdiler. Arkadaşlarımın telefonlarını çaldılar. Bu saldırılar sonucunda arkadaşlarımdan birinin kafatası ve kaburga kemikleri kırıldı. Bu olaydan sonra bütün arkadaşlarım İstanbul’a döndüler. Ben orada yalnız kaldım. Yabancı bir kurtarma ekibi için tercüman olarak çalışmaya başladım. Yıkım olan bölgelere gittiğimizde enkazın başında depremzedelerle tanıştım. Yetmiş yaşında bir adam Suriyeli olduğumu öğrenince kurduğu bir cümleyle beni şok etti:


"Türkiye'de Türk tercüman kalmadı mı? Neden bize Suriyeli tercüman gönderdiler?" Bu sözlerinin ardından Suriyelilere ve Suriyelilere kapı açan hükümete küfretmeye başladı. Hayatımın şokuydu. Dilim bağlanmıştı ve adeta konuşamıyordum. Antakya'da hiç kimseyi tanımıyordum. Hastaydım. Sokakta bir yardım noktasının yanında yatıyordum ve günde yirmi saat çalışıyordum. Çünkü bölgedeki tek çevirmen bendim. Biri Suriyeli olduğumu anlayıp beni döver korkusuyla bölge dışına çıkıp rahatlamaya korkuyordum. Ama tüm bunlar beni o adamın sözü kadar incitmedi. O adamın sözleri kadar canımı yakmadı. Garip olan şu ki, adam yaptığını ırkçı bir davranış olarak bile görmüyordu. Yetmiş yaşına gelmişti ve kimse ona söylediklerine dikkat etmesini söylememişti. Acaba bu adam beni incittiği gibi kaç kişiyi incitmiştir… Ben o adamdan nefret etmiyorum ve söylediğinden sorumlu olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bütün toplum bundan sorumlu. Bu nedenle, lütfen ne söylediğinize dikkat edin. Toplumlarınızda söylemeye alışkın olduğunuz her şeyin her yerde ve herkese söylenmesi doğru olmayabilir.


-Abdulaziz yirmi üç yaşında bir öğrenci. Dokuz yıldır Türkiye’de yaşıyor..




Gurbet Hikayeleri Türkiye'deki göçmenlerin şahsi deneyimlerinin kamuoyu ile buluşmasını hedefleyen aracı bir mecradır. Bu yazı yazarın şahsi tanıklığını yansıtmaktadır.

bottom of page