top of page

Halep, Endülüs, Konya



Konya… 


Bu şehir beni ısrarla kendine çekiyor. 


Görünürde kardeşim Münzir ve ailesi için buradayım. Kalbimin çekirdeği, toprağım Halep’ten geldiler buraya. Sayısız zulüm ve acı altında ezilen milyonlarca diğer Suriyeli gibi türlü zorlukla göç ettiler bu uzak diyara…


Suriyelilerin Türkiye’ye gelmeye başladığı ilk yıldı. Kardeşimle yaptığım bir konuşmayı çok iyi hatırlıyorum. Suriyelilerin durumunu sormuştum. Onlar için hayırsever insanların sağladığı temel ihtiyaçlarla dolu evlerden bahsetmişti. “Allah’a şükür, burada iyiyiz” demişti. Bu yanıt Türkiye halkına beslediğim olumlu duygularla uyumluydu. Bu ülke, şehrim Halep’ten de gelenler dahil milyonlarca insana emniyet, güvenlik, onur ve insani muamele sunan bir sığınak oldu. Bu sığınak onları yurtlarında karşılaştıkları amansız tehlikelerden, liderlik iddiasında olanların baskıcı rejiminden korudu.

 

Türkiye’ye duyduğum büyük minnettarlık başka duygularımla da birleşerek beni artık Türkiye’yi ziyaret etmeye zorladı. Bu ülkede, bu şehirde ailemden fazlası vardı. Konya’da kardeşim ve ailesi ile çok değerli anlar yaşadım. Ama bundan da fazlası vardı. Sultan Selim Camii’yle, Ulu Camii’yle tanıştım. Şeyh Celaleddin Rumi’nin türbesinin önünde kelimelere sığmaz bir bağ hissettim. Endülüs’ten gelip sonunda Şam’a yerleşen ve orada metfun Muhyiddin İbn Arabi’nin öğrencisiydi. Suriyeliler Şeyh Celaleddin’i Mevlana kelimesiyle anmaz, “efendimiz” anlamına gelen bu kelimeye derin bir hürmet duyar ve bu sözü yalnız Allah için kullanırlar. İbn Arabi’nin talebesi de efendinin yalnızca Allah olduğunu söylemiştir. İşte bu sebeple dünyanın dört bir yanından maneviyat arayışıyla ve gönüllerindeki sese uyarak yola düşen ziyaretçileri kalpler şehri Konya’ya çeker.

 

Bir akşam, bir Ekim akşamının insanı kuşatan sessizliğinde, büyük aşık Celaleddin’in türbesinin yakınında kendimden geçmiştim. Sanki ruhum yerinden çıkacaktı. İspanya’da Endülüs’ün güzel şehri Toledo’da yaşıyordum. Sanki Endülüs'ün anıları beni takip ediyordu. Sanki tesadüf değil de bir kaderdi bu. 


Şems-i Tebrizi’nin, Celaleddin Rumi’nin öğretileri ve Alaaddin tepesindeki sultanların istirahatgahları arasında Halep’in kokusunu anımsıyorum. Burada, Konya sokaklarında, Halepliler hayatlarına devam ediyor; çalışıyor, seviniyor, yas tutuyor ve evlerini özlüyorlar. Tüm bu hisler içinde Türkiye’ye bize kapılarını açtığı için şükran hissediyorum. Ezan sesinin güzelliği ve buranın ruhu kalbimi dik tutuyor ve “Ya Hây” diyorum kendi kendime.


Endülüslü İbn Arabi’nin maneviyatı, Celaleddin ve Şems’in öğretileri arasında Halepli bir İspanyol Galib, Konya’da bu duyguları yakalıyor. Şam’ın asaleti, Endülüs’ün güzelliği ve Konya’nın zamanı aşan ruhu birleşiyor ve bir aşk halısı dokuyor.



- Galip, Halep’li, İspanyol vatandaşı bir şair, 5 yıldır Toledo ve Konya’da yaşıyor.



Gurbet Hikayeleri Türkiye'deki göçmenlerin şahsi deneyimlerinin kamuoyu ile buluşmasını hedefleyen aracı bir mecradır. Bu yazı yazarın şahsi tanıklığını yansıtmaktadır.

bottom of page