Suriye'de bir köprü inşaatı şirketinde çalışıyordum. İşteyken bir kaza geçirdim ve otuz metre yükseklikteki bir köprüden düştüm. Mucizevi bir şekilde, bir yıl süren tedavi ve 13 ameliyatın ardından hayatta kaldım. Ancak hastaneden yürüme engeli, omurgamda bir cihaz ve sol dirseğimde hareket kısıtlılığı ile çıktım. Şirket tedavi masraflarımı karşıladı ve yüksek sakatlık oranı nedeniyle sigortadan aylık maaş bağladı.
Daha sonra bir cep telefonu dükkânı açtım ve Suriye devrimi başlayana kadar bu işi sürdürdüm. Savaş koşulları nedeniyle ailem ve eşimle birlikte Türkiye'ye taşındım. O zamandan beri sigorta maaşı kesildi. 2011'den 2018'e dek, yani BM Uluslararası Göç Örgütü benimle iletişime geçip Fransa'ya iltica etmemi teklif edene kadar zorlu yaşam koşulları altında Türkiye'deki kamplarda kaldım. Buna çalışamıyor olmam da eklenince teklifi tereddüt etmeden kabul ettim.
Ancak birkaç görüşmeden sonra Fransa'nın iltica başvurumu reddettiğini bildiren bir telefon aldım. Kamptan ayrılmak zorunda kaldım ve yeni bir hayata başlamak için küçük bir maddi destekle Adana şehrine taşındım. Üç tekerlekli elektrikli bisikletle seyyar kahve satıcılığı yaptım ama bu yasaktı ve belediye peşime düştü. 2019 yılında babam basit bir boyun ameliyatı için Hatay hastanesine girdi ancak cerrahın hatası nedeniyle bütün vücudu felç kaldı. Tazminat davası açtım ama nafile. Babam çektiği acıların ardından vefat etti.
Aldığım tek yardım Kızılay'ın her ay verdiği küçük bir paraydı. Babamın ölümünden önce eşim artık bu duruma dayanamadığı için boşandık. Boşanma mahkemede sonuçlandı ve eşim çocuklarımızın velayetini aldı, bana da aylık 3.000 lira ödemeyi dayattı. Mobilyacıda çalışmak zorunda kalarak nafakayı ve masraflarımı karşılamaya çalıştım.
Suriye'de yaşadığım mahalleden bir kadınla yeniden evlendim. Vefat edene kadar babamın bakımına yardım ediyordu ve şimdi de durumumla ilgili bana destek oluyor. Kazandığım para gıda masraflarına ve nafakayı karşılamaya ancak yetiyor. Türkiye'den ayrılmak için BM Uluslararası Göç Örgütü’yle yeniden iletişime geçmeye çalıştım ama yanıt alamadım. Yardım kuruluşlarına ve insan hakları örgütlerine başvurdum ama onlar da sadece tek seferlik küçük yardımlar yapıyorlar.
Daha önceleri bazı arkadaşlarım ara sıra bana yardım ediyordu ama onlar da artık yardımı bıraktı. Herkes benim durumumdan bıktı. Türk vatandaşlığım yok, dolayısıyla bu ülkede engelli bir bireyin sahip olduğu haklara sahip değilim. Sağlık durumum nedeniyle yasadışı göç riskini göze alamıyorum. Şimdi 39 yaşındayım ve geçici koruma statüsüne sahip bir göçmen olarak Türkiye'de en zor zamanlarımı geçiriyorum. Üç tekerlekli elektrik bisikletim olmadan hareket edemiyorum ama, bisikleti sürmek için de ehliyet belgem yok. Bundan dolayı trafik cezaları yiyorum. Engelsiz ve Türk vatandaşı olan herhangi birinin muhatap olduğu tüm yasa ve yönetmeliklerle muhatabım.
Öyle bir noktaya geldim ki, yeni evliliğimi yasal hale getirmek için kimliğimdeki medeni durumumu evliden boşanmışa çevirmek istiyorum ancak bu güncelleme için aylardır bekliyorum. Hikayemi okuyan herkese bana yardım etmeleri ve yol göstermeleri için yalvarıyorum. Çalmadık devlet kurumu ya da kuruluş kapısı bırakmadım ama nafile. Bu acımasız hayata son vermek için ciddi ciddi intiharı düşünüyorum, ama çocuklarım, eşim ve annem var. Onlara destek olmak istiyorum. Umarım çocuklarım şimdi beni sevdikleri gibi büyüdüklerinde de benimle gurur duyarlar.
Bu hikayeyi yazarken evimin yıllık kira döneminin bitmesini bekliyorum. Nihai kaderimden emin olmadan.
- Ebu Nasır, 39 yaşında, yürüme engelli bir Suriyeli, 12 yıldır Türkiye’de.
Gurbet Hikayeleri Türkiye'deki göçmenlerin şahsi deneyimlerinin kamuoyu ile buluşmasını hedefleyen aracı bir mecradır. Bu yazı yazarın şahsi tanıklığını yansıtmaktadır.
Comments