top of page

Yabancısınız Ama Garip Değilsiniz


Bu cümleyi duyduğumdan bu yana beş yıl geçmesine rağmen, sanki dün söylenmiş gibi hâlâ kulaklarımda çınlıyor. O birkaç kelimelik cümle benim içinde yaşadığım topluma, yani Türk toplumuna bakış açımı, duygularımı değiştirmeye yetti. Üniversitede birinci sınıf öğrencisiydim. Hayaller ve umutlarla dolu çantamla sınıfa girdim. Üniversite benim hayata ilk adımımdı ve kalbim o adım için ne kadar heyecanla atsa da zihnim endişe ve korkularla çevriliydi. Öğrencilerden veya öğretmenlerden ayrımcılığa veya ırkçılığa maruz kalmaktan korkuyordum. Kendimi karşısında direnemeyeceğim bir ırkçılığın kurbanı bulacağımdan korkuyordum. Yıllarca Türkiye'de yaşamama rağmen Türkleri yakından tanımıyordum. Aramızda gerçek bir etkileşim yoktu. Bizi bir araya getiren hiçbir alan yoktu. Türkiye toplumuyla yalnızca mobil ekran üzerinden etkileşim kuruyordum ve onlar hakkında bildiğim tek şey, olumsuz haberlerin ve önyargıların hakim olduğu Twitter'daki kışkırtıcı siyasi tweet'lerdi. Sadece politikacıların hakaret ve kışkırtma kampanyalarını görüyordum. Bütün bunlar bende Türk toplumu hakkında çarpık bir algı yaratmıştı. Ama o gün, bakış açımı tamamen değiştiren ve beni bugünkü ben yapan bir şey oldu. Bölüm başkanı sınıfımıza girdi. Ön sıralarda oturan bir grup yabancı öğrenciydik. Profesör bizi fark etti, bize gülümsedi ve bizimle samimiyet ve saygıyla konuşmaya başladı. İsimlerimizi, ülkelerimizi, kültürlerimizi sordu ve hayatım boyunca asla unutamayacağım şu sözleri söyledi: "Kesinlikle yabancısınız. Bu değiştirilemeyecek bir gerçek. Farklı ülkelerdensiniz, farklı alışkanlıklarınız, farklı pasaportlarınız ve bizden farklı kimlikleriniz var. Ama siz garip değilsiniz, ‘yabancı’ ve ‘garip’ kelimeleri arasında büyük bir fark vardır. Kendinizi burada garip hissetmeyin, artık siz de bu üniversitenin, bu toplumun bir parçasısınız. Ve bu topluluk artık sizin büyük aileniz. Üniversite, farklı kökenlerden ve milletlerden insanların bir aile oluşturmak için bir araya geldiği yerdir." Ve bize “yabancı” ve “garip” kelimelerinin anlamlarını ve aralarındaki farkı anlatmaya başladı. "Bir yabancı, milliyeti ve dili bakımından diğerlerinden farklı olan kişidir ve bunda yanlış bir şey yoktur, çünkü çeşitlilik insanlar için bir zenginlik ve kültürler için bir berekettir. Garip ise, o yer halkının tanımadığı, aşina olmadığı herkestir. O, başkalarının kalbinde kendine yer bulamayan, insanlar arasında kendini yalnız ve garip hisseden kişidir. Ama sizler, kalbimizde yeri olan ve tüm sevgi ve saygıyı hak eden misafirlersiniz." Hayatımın şokuydu bu, duymayı beklediğim son şeydi. Bu birkaç basit kelime, Türk halkına bakışımı değiştirmeye, yanlış algımı yeniden inşa etmeye, Twitter ve medyanın önüme koyduğu tüm bariyerleri, tüm yanlış düşünceleri kaldırmaya yetti. Bu sözler içimde yeni ve uzun zamandır özlediğim bir duyguyu uyandırdı: Aidiyet duygusu. Vatanımı zorla terk ettiğimde kaybettiğim aidiyet duygusu. Bu basit kelimeler üniversiteye ve bu topluma ait olma duygusu yarattı. Ruhumda, tüm gücümle bu topluma katkıda bulunma arzusunu canlandırdı. Artık kendimi bir garip olarak görmüyorum, aksine toplumdaki olumlu insanların varlığını fark etmeye başladım. Kültürümüzün ortaklığını fark etmeye başladım. Toplumsal faaliyetlere katılmaya başladım. Parçası olduğum toplumu benimsemeye başladım. Hikâyemi başkalarıyla, diğer yabancılarla da paylaşmaya ve onlara toplumun iyi tarafını göstermeye başladım. O halde, tek bir kelimenin bile etkisini hafife almayalım. Birini topluma kazandırabilirsiniz de, o kişiyi sonsuza kadar kaybedebilirsiniz de. Eminim ki Türkiye'de yıllarca yaşayan ve ardından ölümcül göç yolunu kullanarak Avrupa'ya göçenler, ister doktor, ister mühendis, ister yaratıcı insanlar olsun, kendileri ve çocukları Türkiye'de kaldıkları süre boyunca tek bir destekleyici cümle duymadıkları için ölümcül deniz yolunu tercih etmişlerdir. Biri bu cümleyi Aylan Kurdi’nin babasına söyleseydi, Aylan şimdi yaşıyor olacaktı, deniz yoluyla göç edip kendilerini ve çocuklarını ölüme maruz bırakan birçok insanın hayatını kurtarmış olacaktık. Burada yıllar geçirmelerine rağmen kendilerini yabancılaşmış ve tecrit edilmiş hissediyorlardı. Gerçek bir aidiyet hissetmediler, başkalarının topraklarında garip gibi hissettiler. Bu şekilde Türkiye, birçok yetenekli yabancı insanı kaybetti. Bu yüzden okuyucu kardeşlerim, sözlerinizin ve eylemlerinizin potansiyel gücünü anlamanızı rica ediyorum. Bir kelime birinin hayatını değiştirebilir, bir kelime umut verir, bir kelime büyük bir fark yaratır. Başkalarının yolunu aydınlatan, gittikleri her yerde aidiyet ve sevgi hissetmelerini sağlayan bir umut olalım.


-Abdulaziz, 23 yaşında Suriyeli bir üniversite öğrencisi. 9 yıldır Türkiye’de bulunuyor.





Gurbet Hikayeleri Türkiye'deki göçmenlerin şahsi deneyimlerinin kamuoyu ile buluşmasını hedefleyen aracı bir mecradır. Bu yazı yazarın şahsi tanıklığını yansıtmaktadır.

bottom of page