top of page

Böyle Yaşamayı Ben Seçmedim


Biz 2018’de bir ev kiraladık. Çok kötü bir evdi bu. Her yerden su sızıyordu. Borular çok kötü durumdaydı. Doğalgaz ve petekler çalışmıyordu. Tüm kapıların pencereleri kırıktı. Evde bozulan her şeyi ev sahibine söylüyordum fakat ev sahibi bunun kendisiyle ilgisi olmadığını söylüyordu. Bu şekilde 2020’ye kadar yaşadık. 2020’de annem bir trafik kazasında öldü. Anneme çarpan şoför başsağlığı bile dilemedi. Kardeşlerimle ben yalnız yaşamaya başladık.


Annem öldüğünde 20 yaşındaydım. O günden beri hem okuyor, hem çalışıyorum. Kardeşlerime ben bakıyorum. Hepsi 18 yaşından küçük. Erkek olan 10 yaşında, kızlardan biri 15, diğeri 17 yaşında. Hepsinin geçimi ve bakımı bana kaldı.


Annemin ölümünün ardından Kızılay’dan evimize geldiler. Evi görünce adeta şok oldular. Allah razı olsun, Kızılay doğalgaz ve petekleri tamir ettirdi, evi boyattı, tüm parkeleri ve kapıları yeniledi. Daha sonra Kızılay ev sahibiyle bir sözleşme yaptı. Ben evden çıkarken, ev sahibi Kızılay’a tüm bu tadilatın parasını verecekti.


Ev yapıldıktan sonra ev sahibi “Ben evi satacağım, sen bu evden çık.” diye tutturdu. Fakat biliyorsunuz, COVİD-19 salgınından sonra her şey çok pahalı hale geldi. Ben nasıl çıkabilirdim? Ev sahibi evden çıkmam için tekrar tekrar ihtarname çekti. Her gün evi satma bahanesiyle erkekleri evime getirmeye başladı. Haftada iki defa getirirsin, tamam. Öyle bir şey değil ama. Direkt kapıyı çalıyor, “Hadi açın kapıyı, ben eve müşteri getirdim.” diyordu. On defa belki onun isteğiyle evin videosunu çektim. Yine de haftada en az on beş kişi getiriyordu. Ciddi alıcılar da değil. Sanki sokaktan toplamış da getirmiş gibi.


Bir seferinde ben okuduğum üniversitedeyken beni telefonla aradı, “Kapıyı aç, birini getirdim.” dedi. Evde olmadığımı söylediğimde bana bağırmaya başladı. “Sen nasıl evden çıkarsın? Derhal okuldan dön, kapıyı aç!” dedi. Ben reddettim. Polisi getirip beni evden atmakla tehdit etti. Ben de “Elinden geleni sonuna kadar yap.” dedim.


Geçen sene bir iş için Ankara’ya gitmiştim. Bir adam beni arayarak yeni ev sahibim olduğunu söyledi. Eski ev sahibim Yemenli birine evi satmış. Bu Yemenli kişinin çok zengin birisi olduğunu öğrendim. Bu kişi bana “Evimden üç ay içinde çıkacaksın.” dedi. Reddettim. Ev kiram o sene 1700 liraydı. Yeni ev sahibim, “Evden çıkmıyorsanız, kira ücreti olarak 5000 lira ödeyin.” dedi. Kabul etmedim. “Sen benim evimden çıkmadın diye ben mağdur oldum.” diyerek bana beddua etmeye başladı. Ben de konuşmayı kestim, telefonu kapattım.


Yeni ev sahibim 5 aydır benden kira almıyor. Ödemenin bir yolunu bulamıyorum. Adliyeye gittim, başvuracak bir merci bulamadım. Ona tekrar tekrar “Ben vicdan azabı çekiyorum, izin ver borcumu ödeyeyim.” diyorum. Kabul etmiyor. Beni Allah’a havale ettiğini, bu dünyada ona zulmettiğimi, diğer tarafa gidince bedelini ödeyeceğimi söylüyor.


Bence bunlar başıma mülteci olduğum için geliyor. Türklere karşı bu kadar ileri gidemezler. Neticede burası onların ülkesi. Bizim Irak’ta çok güzel bir evimiz vardı. Kira ödememiz gerekmiyordu. Ben de, annem babam olsun isterdim. Okumama rahatça devam edeyim isterdim. Daha güzel bir evde yaşayayım isterdim. Ben ve kardeşlerim şu andaki evimde böceklerle yaşıyoruz. Böyle yaşamayı ben seçmedim.


-Zeynep, 22 yaşında. Türkiye'ye 6 yıl önce geldi.





Gurbet Hikayeleri Türkiye'deki göçmenlerin şahsi deneyimlerinin kamuoyu ile buluşmasını hedefleyen aracı bir mecradır. Bu yazı yazarın şahsi tanıklığını yansıtmaktadır.

bottom of page